İmamoğlu: “Ekonomik Kriz Artıyorsa, Seçim Yaklaşıyorsa Kanal İstanbul Bir anda Unutulur, Rezervuar Çekilir Ve Hak Ettiği Yere Gider”
İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin (İBB) iştiraki KİPTAŞ, hak sahipleriyle anlaşarak Bakırköy Kartaltepe Mahallesi’ndeki İş Bankası Mensupları Sitesi’nin İncirli parselinde yıkım gerçekleştirdi. Yıkıma tanık olan İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, “Kentsel dönüşüm hayati bir sorun. Değerli bir sorun. Birbirimize gösteriş yapmayalım. Bu gösteriş yapılacak bir sorun değil. Bu, gösterilecek bir sorun değil. Görmezden gelindi. Bu cumhurbaşkanının ya da belediye başkanının sorunu değil, ulusal bir sorundur.” “Bir sorundur. Hele İstanbul depremi sorunu bir beka sorunudur. Ekonomik geleceğimizi etkileyen bir sorundur. Farkındaysanız; ekonomik kriz artıyorsa, seçim yaklaşıyorsa mesela, Kanal İstanbul bir anda unutuluyor, rezervuar çekilerek deyim yerindeyse hak ettiği yere gidiyor” dedi.
İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin iştiraki İstanbul Konut İmar Plan Sanayi ve Ticaret AŞ (KİPTAŞ), Bakırköy Kartaltepe Mahallesi’nde 1968 yılında inşa edilen İş Bankası Mensupları Sitesi’nin İncirli parselinde hak sahipleriyle anlaşarak yıkımına Ağustos ayında başladı. 31. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, tahliyesi tamamlanan İncirli parselinde “İstanbul Yenileniyor” projesi kapsamında kentsel dönüşüme girecek 65 yıllık sitenin yıkımına CHP ile birlikte tanıklık etti Parti Meclisi üyeleri Cem Aydın ve Berker Esen, KİPTAŞ Genel Müdürü Ali Kurt ve faydalanıcılar. İmamoğlu, yıkım anını görüntüleyen basın mensuplarına da konuyla ilgili değerlendirmelerde bulundu.
“İŞLERİMİZ ÇOK, YÜKÜMÜZ AĞIR, BİRLİKTE HAREKET ETMEMİZ GEREKİYOR”
İstanbul’da kentsel dönüşümü en etkin şekilde gerçekleştirmek için çalışmalarının devam ettiğini belirten İmamoğlu, şöyle konuştu:
“Şu anda arka planda gördüğünüz bina 1960’lı yıllarda o dönemin belki de en üstün mühendislik hizmetini almış binalardan biridir. Ancak gördüğünüz gibi yapı ömrünü tamamlamıştır. Kolon bölümleri ve kiriş bölümleri ise günümüz deprem yönetmeliğiyle alakası olmayan boyutlar.Ülkemizde elbette sürekli kendini yenileyen mühendislik hizmetleri var.Bazen depremler ve depremlerin ortaya çıkardığı karakterler bilimin ortaya koyduğu bazı gelişmelerle birlikte yönetmelikler de değişiyor ve günümüzde bambaşka bir bina güvenliği var. Bugün yıktığımız bina 65 yıllık bir yapı. Ama üzücü olan bir şey var ki; 30-40-45-50, hatta bazen 20 yıllık binalar maalesef. Kağıthane’de daha önce Sağlık Bakanlığı’na tahsis edilen ve hastane olarak kullanılan bir binayı Bakanlık hızla terk etti ve elimizde şunlar var Mesela şu anda orada bir takviye yapıyoruz. . Bina 20 yaşın biraz üzerindedir. Bu nedenle gerçekten yapacak çok işimiz var. Yükümüz ağır. Ve birlikte hareket etmemiz gerekiyor.
BAKANLIĞA ELEŞTİRİ: “Hukuksal Süreç Kısmında Yokuz”
Bu konuyla ilgili bakanlığımızla (Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı) yaptığımız diyaloglar sonrasında oluşan bir hukuki süreç var. Bu hukuki süreçle ilgili olarak -daha önce vatandaşlarımıza bilgi verirken de belirttiğim gibi- şöyle bir şey var; Evet süreç Sayın Bakanımızla çok düzeyli, çok sağlıklı bir diyalog süreciyle başladı. Daha sonra arkadaşlarımızın ve farklı belediyelerin katılımıyla İstanbul hakkında fikir alışverişinde bulunuldu. Bazı görüşlerimiz vardı. Bunlar da sunuldu. Ayrıca Sayın Bakanımıza, İstanbul’a ilişkin özel bir kanun çıkarılması, hatta gerekirse kanunla desteklenmesi yönünde teklif sundum. Ben de bu öneriyi şöyle bir başlıkla açıkladım: “İstanbul Deprem Kurulu olabilir, İstanbul Deprem Komisyonu olabilir, İstanbul Deprem Başkanlığı olabilir.” Toplantının bu görüşmelerden sonra yapılması ve kararın Meclis’te ortak ama farklı şartlarda kamuoyuyla paylaşılması durumunda herhangi bir sorun yaşanmayacağını belirttim. Ancak bakanlığın görüş toplama ya da bilgi edinme konusunda yürüttüğü süreç oldukça makul ancak karar netleştiği an itibarıyla hukuki süreçte değiliz ya da ‘Bu tür bir açıklamayla Meclis’e gidiyoruz’ hazırlık’ kısmı.
“ TOKİ GİBİ KENTSEL DÖNÜŞÜM MÜDÜRLÜĞÜ KURULMAK ÇÖZÜM DEĞİLDİR”
Şu anda sunulan yasanın elbette gerçek yönleri ve gerçek sorunları var ama eksik noktaları da var. Ama bu çözüm değil: TOKİ gibi kurum ve kuruluşları yok sayan bir Kentsel Dönüşüm Müdürlüğü kurmak çözüm değil. Esas itibariyle bu bağımsız kurumların toplumu tatmin etmediği açıktır. Türkiye bunu yaşadı. Yani 1999 depreminden bu yana -kimse bir şey yapmadı demiyoruz- her kurum elinden geleni yapmaya çalıştı ama bütünleşik bir yapı kurulmadığı ve bunu siyasetin ötesinde bağımsız, güçlü, güçlü, bilgili kişiler görev alır ve karar alma noktasında adil bir süreç uygulanır. bir mekanizma kurulmadığı sürece. İstanbul bugüne kadar nasıl gittiyse aynı hızla ilerleyecektir.
“BU HIZ, BU HIZ YETERLİ DEĞİL”
Bu entegrasyonun altyapısı nedir? Tabii biz de ‘Bunu bakanlığın yönetmesi lazım’ dedik. Ama İstanbul Büyükşehir Belediyesi, İstanbul Valiliği ve ilçe belediyelerinin de dahil edilmesi gerekiyor. Bu yeterli değil; Burada oluşan girişimler gibi sivil toplum kuruluşlarını dinleyen, şeffaflığı güçlendiren bir yapının olması kuraldır. Bu yeterli değil; meslek odaları… Şunu özellikle vurguluyorum; Belli kesimlerin temsili… Mesela bankacılık sektörü, mesela sigorta sektörü. Örneğin inşaat departmanı hem malzeme üretiyor hem de müteahhitlik yapıyor. Her biri sorumluluk alan, sağlıklı bir sistem işleten güçlü bir yapıyı İstanbul’a getirirseniz bu sorunu İstanbul’da çözmeniz mümkün. Tamam; TOKİ bir yerlerde dönüşüm yapıyor. Alkışlıyoruz. 4,5 yıl boyunca hiçbir muhalefet açıklaması yapmadan gittim. KİPTAŞ burada yapıyor. Bu da alkışlanıyor. Sorun yok. Ama bu hız, bu hız yeterli değil. Özel bölümü harekete geçiren bir sınır ve aynı zamanda binaların düzenini güçlü ve hızlı bir şekilde değiştiren bir temelden oluşan böylesine güçlü bir yapının İstanbul’a sunulması gerekirdi. Ancak bu yasayla; Sadece bir kısmı faydalı, bir kısmı bana göre anlamlı değil ve Kentsel Dönüşüm Müdürlüğü adında TOKİ gibi bir kurum oluşturuldu. Maalesef işe yaramayacağını düşünüyorum. İnsanların kafasındaki tereddütler ve tartışmalar artacak. Bazı iyi niyetli çabalar bile hak ettiği değeri ve ödülü alamayacaktır. Bu noktada ısrarımız devam ediyor.
“DİĞER ENGEL ÜLKEMİZİN EKONOMİK DURUMU. KURUM OLARAK YAKLAŞIK MALİYETİ BİLE SUNULAMIYORUZ”
Bir diğer sorun ise maalesef ülkemizin ekonomik koşullarıdır. Yani bugün emtia fiyatları… İhaleye çıkıyoruz. Kurum olarak yaklaşık maliyeti bile açıklayamıyoruz. Neden? Yaklaşık maliyet ayda 2-3 kez değişiyor, hatta arkadaşlarımız çalışırken bile. İhaleye çıkıyor. İhale ilanı var. İhale günü o fiyat geçersiz olur. Yani maalesef ülkemizde artık serbest piyasada yüzde 60-70 civarında faizler konuşuluyor, enflasyon bunun bile üzerinde… Artık gıda enflasyonundan bahsetmiyorum bile. Bir yandan insanların gelirini ve geçimini zorlaştırıyor, diğer yandan da maalesef inşaat, borçlanma ve buna bağlı bazı finansal fırsatları ortadan kaldırıyor. Bugün bir bankaya gidip kredi isteseniz, yemin ederim 100 kişiden 1’i kullanacaktır ya da kullanmayacaktır. Böyle bir ortamda bu binalar dönüşecek, değişeceğiz, inşa edeceğiz… Vallahi rakamları bile unuttum. Önceki bakan ne dedi? ‘1 milyon ev’ mi dedi? Kaç tane yapıldı? Arkadaşlar mı soruyorsunuz? 10 bin mi yapıldı? 15 bin mi yapıldı? ‘Yarısı Bizden’ kampanyası başlatıldı. Sonuç yok. Yani milleti hayallerle, sözlerle boğamayız.
“Birbirimize hava alalım”
KİPTAŞ’a neden ‘Mahallenin ortasına girin’ dedim? Gerekirse maliyemizi de ekleyip sıfır kar elde edelim. Gerekirse müteahhitleri motive edelim. Gerekirse kanunlara uygun olarak bazı imar şartlarını uygulayalım. Biz gidersek insanları ikna ederiz. Artık tek tek binalarda, bu tür sitelerde veya benzeri ortamlarda onlarca noktada işlem yapabiliyoruz. Bu açıdan örneğin kentsel dönüşüm hayati bir sorundur. Bu önemli bir sorundur. Birbirimize gösteriş yapmayalım. Bu gösterilecek bir sorun değil. Çözülecek bir sorun değil. Bu başkanların, belediye başkanlarının sorunu değil. Bu ulusal bir sorundur. Özellikle İstanbul depremi sorunu bir hayatta kalma sorunudur. Ekonomik geleceğimizi etkileyen bir sorundur. Farkındaysanız; Ekonomik kriz artıyorsa, seçim yaklaşıyorsa mesela Kanal İstanbul bir anda unutuluyor. Rezervuar adeta çekiliyor ve hak ettiği yere gidiyor. Sonra ne olur? Aniden işler düzelir ve yeniden canlanır. Çünkü sürecin Türkiye’ye, İstanbul’a katkısı olmayan, kentsel dönüşüme katkısı olmayan, sadece kentsel kitle oluşturan projelerle değil, hem ekonomiyi geliştiren hem de kentsel anlamda bütünsel bir modelle yönetilmesi gerekiyor. dönüşümcü, katılımcı ve herkesin sorumluluk aldığı bir yer.
VATANDAŞA ELEŞTİRİ: “BU İŞLER KÜÇÜK HESAP İŞLERİ DEĞİLDİR”
Bunları söylerken sorumluluğu kendime ve hükümete yüklüyorum. Sorumluluğu da vatandaşlara yüklüyorum. Ben de bölümler diyorum. Neden vatandaşlara sorumluluk yüklüyorum? Bazen vatandaşların 3, 5, 7 yıl boyunca küçük çıkarları nedeniyle ne yazık ki binalarını terk etmediklerini biliyorum. ya da bu konuda direnç gösteriyorlar. Bu görevler küçük hesaplamalar değildir. Bu bağlamda Sayın Şehircilik Bakanımıza tekrar bu çağrıyı yapıyorum. Daha önce de söylediğim gibi, ‘Bu toplantıların sonunda ister Ankara’da, ister İstanbul’da hep birlikte oturup tartışacağız’ sözünü verdiği toplantının davetini alır almaz, ‘Bu konudan kaçacağım’ demiştim. sorun’. Tekrar koşacağım. Teklifimiz yine anlaşılmazsa açıklayacağız. Arkadaşlarımla tekrar tekrar anlatıyoruz. Onlara anlatacağız. Biz ne istediğimizi ifade ediyoruz. Umarım sesimiz duyulur. “Hem bakanlığımıza hem vatandaşlarımıza hem de tüm dairemize bu davetimi bir kez daha yineliyorum.”
“BABA-OĞUL İLİŞKİMİZİ TANIMLAYAN GENEL BAŞKANIMIZIN BÖYLE BİR ŞEY SÖYLEDİĞİNİ HAYAL EDEBİLİYOR MUSUNUZ?”
Açıklamanın ardından İmamoğlu, CHP 7. Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun “İmamoğlu’nu CHP’ye kaptırmayın, direnin, partiyi ANAP’a çevirmek istiyor” dediği iddialarına ilişkin bir gazetecinin sorusuna yanıt verdi:
“Bu basın kupürünü basın özetlerinde gördüm. Öncelikle çok atıfta bulunduğum bir gazete değil. İkincisi, neden referans alınamayacağını düşünün; aramızdaki ilişkiyi anlatan eski Genel Başkanımız. Bir baba-oğul ilişkisi olarak beni CHP’nin en tarihi kurultayında gördünüz, teklifini yaparak beni davet eden Cumhurbaşkanımızın böyle bir şey söylediğini hayal edebiliyor musunuz? Ben bunu mümkün bile görmüyorum…
Bu bakımdan basın kupürü, yayın vb. yoluyla asılsız, kaynaksız haberler vb. bu haberlerle ilişkimizi bozamaz. Üstelik 15 yıldır CHP’liyim. Üstelik ben ilçe belediye başkanlığı yapmış, ilçe belediye başkanlığını kazanmış, iki kez İBB seçimini kazanmış, hiç seçim kaybetmemiş bir ilçe mensubum, tabiri caizse biraz kendini beğenmiş. Onun için kimse benim CHP üyeliğimi tartışamaz…”